Pages

20 Mayıs 2010 Perşembe

Astana Günleri – İşimdeyim, Gücümdeyim…

Gözümü açtığımda farklı bir dünyadaydım sanki. Tüm kurulu düzenimden, sevdiklerimden, en önemlisi de nefesimle ısıttığım hayat arkadaşımdan deniz aşırı uzakta, başka bir kültürdeydim. Sıkıntılı bir pasaport kontrolü sonrasında hava alanı çıkışında -25 derecelik soğukta bizi bekleyen servise binerek Kazakistan - Astana maceramıza başladık.

Yıldız Teknik Üniversitesi Dağcılık kulübünden tanıdığım arkadaşlarımın benim için kaldıkları evin kapılarını açmaları ile şirketin sağladığı konaklama alanından ev hayatına transfer oldum. Böylece ağır iş şartlarına karşı hayatı daha da çekilir kılıcı bir hamle daha yapmış oldum.

Orta Asya’nın en büyük eğlence alışveriş merkezi olan bu proje aynı zamanda da dünyanın en büyük çadır projesi. Farkındalık yaratan, benzersiz mimarisi ile öne çıkan projenin bir kısmında dönemsel olarak ta olsa yer almak eminim benim gibi tüm ekibi de heyecanlandırıyordu. Han Çadırında 10 kişilik bir dağcı ekibi olarak 4 ay boyunca iple erişim gerektiren noktalarda teknik çalışmalar yapacaktık. Çadırın çok büyük bir kısmına ipsiz ulaşmak neredeyse imkânsız. Bu anlamda ortalama 1000 kişinin çalıştığı şantiye de Türk, Rus, Kazak ve Alman dağcılar sürekli iple erişim gerektiren noktalarda görev alıyorlar. Bizden önce gelen ve 2 aydır çalışmakta olan 7 kişilik bir ekip daha vardı Türk dağcılardan. İçlerinde tanıdık yüzler, dost eller olması tüm ekip için motive edici bir durumdu.

6 katlı asimetrik yapıda kurulu alışveriş merkezinin tam ortasından eğik yapıda 3 ayaklı bir tripot yükseliyor; bu tiripotun üst kısmı basket denilen bir çember ile kaplı. Bu çember ile granit zemin arasında radyal denilen çelik halatlar mevcut. Radyaller arası kızaklara ETF denilen 3 katmandan oluşan, ilk bakışta muşambaya benzeyen fakat oldukça dayanıklı malzemeler yerleştiriliyor. Proje bitiminde hava boruları ile şişirilecek olan ETF’ ler çadıra irili ufaklı balonlarla kaplanmış görüntüsü kazandıracak gibi duruyor.

ETF; saydam bir malzeme olduğundan gece aydınlatması ile dev bir sera görünümünü andırmakta. Hizmet içeriği oldukça zengin tutulan yapıda: Massimo Dutti, Debenhams, Marks & Spencer, Bvlgari, LC Waikiki, Mudogibi gibi onlarca ünlü marka da yer alacak. Bunların yanı sıra; yapay göletler, dalga havuzları, yüzme havuzu, spa, aguapark, sinema salonları, dev eğlence parkları, zengin içerikli restaurantları da bulunacak olan çadırın açılış tarihi 1 sene sarkıtılarak 5 Temmuz 2010 tarihine alınmış. Bu tarih aynı zamanda ülkede “Astana günü“ olarak kutlanmakta. Bu anlamda Han çadırı Kazakistan’ ın yeni yüzü olacak gözde de, bir an önce bitirilmesi beklenilen bir yapı.

Çadırın bitiminin hemen ardından etrafına dikilecek olan Residence’lar ile de çadır arasında alttan tüneller bağlanması projede planlanan öğeler arasında.

Projede yer aldığım süre içerisinde İş ve İşçi güvenliği başta olmak üzere ETF onarımı, emniyet istasyonu kurulumu, ETF kapaklarının montajı ve kontrolü gibi birçok görevde yer aldım. Açılış için az süre kalması sebebi ile gece-gündüz bitmeyen bir çalışma mevcut Çadır bünyesinde. Bu durum iş şartlarının ağırlaşması ve şantiye ortamındaki rutine bağlamış düzensizlikler ile birleşince ekip üzerinde yer yer demotive etkisi yaratabiliyordu hiç şüphesiz.

Yüksekte çalışma çok ciddi ve dikkat gerektiren bir iş sahası. Kendi güvenliğiniz kadar çevre güvenliğiniz de oldukça önemli. Teknik malzemeniz, iş bilirlik ve fiziksel yeterliliğiniz çok önemli. Aksi halde karşınıza çıkan şartlar oldukça yıpratıcı olabiliyor. Çekirdek tutulan Türk dağcı ekip dışında çalışan ekiplerin teknik yeterlilik ve ekipman anlamında sorunları vardı sürekli karşılaştığımız. Bu durumun sıkıntı doğurduğu anlarla sık sık karşılaştık.

Türkiye’ nin 4 bir yanından gelen işçiler iş tecrübelerine bir de ipte çalışma eklemiş oluyorlardı burada. Minimalize edilmiş yaşam şartları dışında gecikmeli aldıkları maaşlarını Türkiye’deki ailelerine göndermek hepsinin ortak amacı aslında. Argo şantiyenin vazgeçilmez üslubu. İlk zamanlar kulağa sert gelse de, ister istemez bir süre sonra ortama aşina oluyorsunuz. Şantiye de erkek kazak işçiden çok bayan kazak işçi çalışıyor. Neredeyse bütün sıva ve alçı yapan işçiler bayan. İlk başlarda epey garipsiyorsunuz bayanların bu tip işlerde çalışmalarını, fakat sonradan anlıyorsunuz; ülkeden genel olarak bayan iş gücü hakim. Erkeklerden daha çalışkan oldukları için hemen hemen her alanda öne çıkıyorlar.

Çalışma esnasında içeride “Mega Yapılar” konseptli belgesel programları için çekimler yapılıyordu. Bittiğinde yapının A’ dan Z’ ye inşasını görmek keyif verici olacak.

Kazakistan’ da geçirdiğim 2 ay boyunca ülkenin sert iklimi sebebi ile + dereceleri çokta fazla göremedik. Kış aylarında -50 dereceler görüldüğünü sıkça duyduk. Ben ise en fazla -30 dereceyi görebildim. Soğuğun yanı sıra rüzgârında ciddi sıkıntılar doğurduğu günler oldu; saatte 93kms esen rüzgârlar görüldü, barakalar uçtu, ciddi hasarlar oluştu. Uygulama dünyada bir ilk olduğundan; karşılaşılan her sorun beraberinde de yeni bir tecrübeyi getiriyordu.

Yeni deneyimler, farklı bakış açıları ile Han Çadırı projesinde 2 ay geçip gitti. Ekibin hemen hemen hepsinin dönmesi, açılışın yaklaşması ile artan mesai saatleri, sağlık koşulları v.s. derken dönmek en mantıklı karar gözüktü ve ilk uçakla şehri İstanbul’ a geri döndüm.

29 Şubat - 29 Nisan 2010 / İlhan ÖREN


0 yorum:

Yorum Gönder

Söyle,söyle; çekinme...