Pages

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Koy Koy Göcek

Nerede olmak istediğiniz, ne isteğiniz ile alakalıdır hiç şüphesiz. “ Mutlaka görmelisiniz, biran önce gitmelisiniz.” tarzı yorumları hiç doğru bulmamışımdır. Her yerin kendisine göre güzelliği de, kötülüğü de vardır. Önemli olan sizin bakış açınız.


Şimdi bir yer hayal edin: Büyük şehrin kaosunda uzak, berrak denizi, ağırlıklı olarak bozkır ve maki sahip iklimi ile birbirinden güzel koylarında ruhunuzu dinlenmesi için hamaklara serebileceğiniz bir doğa harikası. Ege’ nin incilerinden birisi olan Göcek’ten bahsediyorum. Birbirincen güzel cennet bahçesi koyları var Göcek’ in. Bir kısmında yerel halkın işlettiği, her zevke hitap edecek tesisler bulunmakta. Bir kısmında ise hiçbir yapı mevcut değil. Göcek’in koylarını gezerken “İşte Tanrının, huzur bulmak için yarattığı bir mekân daha karşımda duruyor.” dedim kendi kendime. Göcek adasını solunuzda bırakarak devam ettiğinizde birbirinden güzel, sıralı cennet bahçesi şeklinde ifade edebileceğim koylar başlıyor. Boynuzbükü, Sarsala, Manastır, Göbin, Tersane bu koylardan bir kısmı.


İlk durak Küçük Sarsala. Çoğu koyda olduğu gibi burada da elektrik ve su yok. Tesis jenaratör ile enerji sağlıyor, taşıma su ile değirmenini döndürüyor. Tesis insanı gayet doğal hareket ediyor. Hatta o kadar doğal hareket ediyor ki: “Gözlüklü abim, tabağını açsana, lahmacun koycem.”, “Ne içen?”, “De bakem, ne balığı yicen, ge de gösteriverem balıkları.” şeklinde diyaloglar duymanızı normal karşılamanız lazım. Neticede ömürlerini nesilden nesile bu koyda geçirmiş bu insanların misafirisiniz bir yerde. Sizi bu anlamda evinde ağırlıyor gibi düşünebiliriniz. Takım elbiseli garsonlar aramayın Sarsala’da. Elbette balık yemelisiniz, fırın ateşinde pişen leziz ekmeğin yanında çeşit çeşit mezeler eşlik edecektir size hiç şüphesiz.



Sarsala’ dan devam ettiğinize karşınıza Manastır çıkacak. Burada herhangi bir tesis mevcut değil. Adını yarısı denizin içine gömülü tarihi Manastırdan alan bu yerde hemen hemen tüm koylarda olduğu gibi teknenizi bağlayabileceğiniz babalar mevcut. Demir attıktan sonra kıçtankara bağlanarak, karaya çıkabilirsiniz. Etrafta sizi Manastır ve çevresine götürebilecek patikalar mevcut. Minik çalılar ve nadiren de görebileceğiniz kıskaçlı böcekleri göz önünde bulundurarak karaya terliksiz çıkmamanızı öneririm. Deniz her yerde olduğu gibi burada da, skin ya da tüplü dalış için uygun görsel zenginliğe sahip.


Çıtayı yükseltmek istiyorsanız yola devam. Rotamız Göbin/Göbün… İskelesine yanaşır yanaşmaz kaliteyi hissedebiliyorsunuz. Ağaçlar arasındaki hamakta sallanırken okuduğunuz kitaba bir ara verip sahil kenarındaki masalara geçerek yemeğinizin tadını çıkartabilirsiniz. Yine balık yemelisiniz derim ben. İskelenin hemen kenarındaki su da bulunan ufak akvaryumda taze taze balıkları seçebilirsiniz. Mekânda yiyeceğiniz balığa şartlanmamanızı öneririm. Ne önerdiklerini sorun, en taze ve en leziz balıklar masanıza gelsin. Alternatifleri tesise bıraktıktan sonra seçiminizi yapabilirsiniz. Tesis yine yerel halk tarafından işletiliyor ama personel size karşı daha mesafeli, daha kibar. Servis daha özenli, ekipman daha yerli yerinde. Tekne ile gelmediyseniz maalesef konaklama burada da yok. Eğer tekne ile geldiyseniz gece elektrikler kesildiğinde yıldızları seyrederek uykuya dalabilirsiniz.


Kalbinizi bırakmadan ayrılmak zor olsa da yola devam. Açık denizi görmeden önce Küçük ve büyük ada koylarına uğrayabiliyorsunuz. Bu muhteşem iki koy, rüzgâr çıktığında da oldukça korunaklı olabiliyor. Diğer koylar gibi kıyıya 10-15 metre yaklaşana kadar derinlik fazla. Koylarda tepede dalgalanan Tür bayrağı dışında bir yapı yok. Suyun berraklığı yine göz alıcı. Akvaryum misali yüzen balıkları izlerken; onlara eşlik etmek istememek imkânsız gibi.

Sıradaki koylara uğradığınızda her seferinde, ilk andaki gibi heyecanlanıyor, kendinizi etkileyici güzelliklere bırakıveriyorsunuz. Doğu yönüne devam ettiğinizde Turunç ve Kalemli koyları karşılıyor sizi. Bu yakada da tesisli ve tesissiz koylar mevcut. Söylemeye gerek yok yine kendinizi suya bırakma zamanı elbette. Su üstünde birkaç kez görme fırsatı yakaladığım uçan balıklar beni oldukça etkiledi diyebilirim. Çok seri hareket eden, canlı ve göz alıcı renklere sahip bu balık, kısa mesafelerle sudan çıkıp kanatlanıyor ve sonrasında tekrar suya dalıyor.


Geri dönüş yolunda Kızıl adanın önünden geçerken karşınıza çıkan deniz feneri, tüm ihtişamı ile seyrine doyulmaz bir güzellikte karşınızda duruyor.

Koylara maalesef kara yolundan ulaşım yok. Eğer ADF sertifikanız var ise yelkenli ya da zodiac bot kiralayarak gelebilirsiniz. Sertifikanız yoksa günübirlik turlar ile koyları gezebilirsiniz. Bir diğer alternatif ise tesisler ile önceden haberleşerek aracınınız geldiği son noktaya kadar gelerek, sizi almalarını sağlayabilirsiniz. Balıkçı teknesi ile 5-10 dk. mesafede transferinizi sağlayabiliyorlar.


Günlük Yelkenli kirası / Yakıt hariç: 500 – 1200 tl( Sezonuna, tekne boyutuna ve kiralama gününe göre değişecektir. )


Günlük Zodiac Bot Kirası / Yakıt Hariç: 250 – 400 tl ( Sezonuna, tekne boyutuna ve kiralama gününe göre değişecektir. )


Günübirlik turlar: 30 – 60 tl


Taksi + Balıkçı Teknesi Transfer: 80 tl


13 Mayıs 2010 / İlhan ÖREN



0 yorum:

Yorum Gönder

Söyle,söyle; çekinme...