Pages

1 Şubat 2010 Pazartesi

2 Teker ve İçimizdeki Çocuk


2 Teker ve İçimizdeki Çocuk

“ En zevklisi de otobanda giderken yan şeritteki arabada cama yapışmış bir çocuğun elindeki oyuncağını sıkmış, imrenerek seni izliyor olması; göz kırpıp, korna çaldığında ise yüzünün gülmesi… ”

Tam olarak neden bahsettiğimi anlatabilmem için en baştan başlamam gerekiyor sanırım.

Kim istemezki çocukluğuna geri dönmeyi, tüm saflığı, umursamazlığı ile hayal dünyasında yaşamını devam ettirmeyi. Akla, hayale gelmeyecek eşyalardan kendisine oyun yaratabildiği o günleri kim unutabilirki. Sabah uyandığında, “ İşe geç kaldım.” ya da “ Bugün biter mi? “ gibi düşünceler yerine yorganı başına çekerek yarattığımız hayal dünyasında günü geçirmek.. Kimi zaman bir uzay gemisi olur o yorganın altı, kimi zaman ise bir deniz altı.

Kız çocuğuna oyuncak bebek, erkek çocuğuna araba alınırdı. Sürekli araba alınmasına rağmen camdan dışarıya bakıldığında hızla geçen 4 tekerden daha dikkat çekici bir unsur vardı ama çocuğun hep aklında: “2 teker”

Hangi çocuk kafasına torba geçirip kask yaratmamıştır kendisine, mahhallede motosikletin arkasından bağıra bağıra koşmamış ya da yastıktan kendisine motosiklet yaratarak üzerine binmemiştir. Çocuk niye koşar durmadan hiç düşündünüz mü? Hep daha hızlı gitmek ister; rüzgarı hissetmek ister. Çocuk saftır, korkusuzdur ama en önemliside ÖZGÜR’ dür. Ne yazıkki kimisi ufakken kurulan o hayyallerden erken vazgeçer. Yıllar geçtikçe, saflığını kaybeder kimisi, korkusuzluğunu hayat mücadelesi sarar, özgürlüğü plazalara sıkışır; hafta sonlarında gizlenir.

İlk gerçek motosikletimi aldığımda çocukluk yıllarıma geri döndüm bir anlamda. Gece uyanıp ailemin aldığı oyuncak yerinde mi diye nasıl baktıysam, o zamanda camdan öyle baktım motosikletime. Oyuncaklarımı misafir çocukların kırmasından nasıl korkuyorduysam, trafikteki araçlardan da o derece sakınır halde buldum kendimi. Rüzgarı yardıkça, virajlarda yattıkça özgürlüğümü yeniden kazanmış gibi sevindim.

Sizi sevenlerin aklına ilk gelen “ kaza ” korkusu olacaktır hiç şüphesiz. Bu tamamen sizi koruma içgüdüsünden kaynaklanır elbet. Her şeyde olduğu gibi bu konuda da içlerini bir korku sarar, sakınırlar. Yüzmek, uçağa binmek, araba ile seyahat etmek ne kadar riskli ise motosikletinde riski aynı derecededir aslında. Özgürlük ile çılgınlık – dengesizlik karıştırılmamalıdır sadece. Biraz kader yanlısıysanız, “ Herşey olacağına varır.” Şeklinde bir düşünce hakimse olaylara bakışınızda, o zaman hiç durmayın o çocuğu geri getirin bir şekilde, eminim hala o gri odanın kilitli kapısında sizi bekliyordur. Anahtarı fazla uzaklarda aramamak gerekli aslında, avuçlarınızın içinde belkide.

“ En zevklisi de otobanda giderken yan şeritteki arabada cama yapışmış bir çocuğun elindeki oyuncağını sıkmış, imrenerek seni izliyor olması; göz kırpıp, korna çaldığınızda ise yüzünün gülmesi… ” diyorduk. Evet en zevklisi bu bence sizin içinizdeki çocuğun o çocukla ortak dili konuşması.

Dikiz aynanızdan tek bir far gözünüze ilişiyorsa trafikte bekliyorken ve bu sizin içinizde birşeyleri harekete geçiriyorsa, bilinki o kıpırtı o odanın kapısından geliyordur. İster yol verin bırakın geçsin, isterseniz peşine takılın bakalım sizi nereye götürecek…

İlhan ÖREN

0 yorum:

Yorum Gönder

Söyle,söyle; çekinme...